12 Ocak 2010

el..

Bebek... Dünyadaki ilk çığlığının ardından nefes nefese tutunacak bir yer arıyor. Avuçlarına dokunan herşeyi hiç tereddütsüz kavrıyor, tutuyor, sarıyor. Dünyaya elleriyle tutunuyor.

Bir kalem... Avuçlarına sıkı sıkıya tutunduğu elin hareketleriyle kara çizgiler bırakıyor ak kâğıt üstüne... Bir hayalin siyah gölgelerini düşürüyor kâğıda, bir düşüncenin harflere sızan aydınlığı taşıyor ellerin ayasından ve kalemin ince ucundan...

Bir dokunuş... Ana yüreğine varan sözsüz kelimelerin, dile gelmeyen ve dudağa sığmayan derin sözlerin tırmanışı başlıyor parmaklar arasında... Annenin parmaklarının boğumlarında şefkatli bir kalbin kıpırtıları dolanıyor, sevginin ele avuca sığmaz heyecanı eller arasında dokunuyor.

Bir kavrayış... Avuçta sıkı sıkıya sarılı bol rakamlı kâğıtlar ele avuca gelmez koyu hırsları, elden düşmez derin düşkünlükleri ele veriyor.

Sıkılmış bir yumruk... Gizli köşelerde verilen sözler, gözlerin karasına sinmiş isyanlar, sessizce razı olunmuş keskin kararlılıklar bir sıkı yumruğun kıskacına akıp taşıyor, durulup kristalleşiyor, isyanın ağırlığını taşıyor eller...

Çözülmüş bir el... Bir ömrün beklenmedik vedası, eldekilerin büsbütün terkedilişi, elinde olmadan elden gidenlerin resmi, yitirilmişliğin ve yitikliğin el değmemiş tablosu... Parmaklar arasından kayıp giden hayat...

Açılmış bir el... İstemenin son hâli, bu dünyadan geçip ötelere sığınmanın, elden gelmeyenlerin ve elde olmayanların ilanı... Elden gelen bir dua, elde kalan tek şey istemek...

Hiç yorum yok:

..

kuş öldü keder bitti..